Arifureta Shokugyou de Sekai Saikyou 4.bölüm Ay Işığı altında Bir Konuşma

Çeviri için Yusaince00, kontrol / düzenşeme için Bora arkadaşımıza teşekkürler. Keyifli okumalar…

Önceki Bölüm                                                                                          Sonraki Bölüm


Hala güçlü değildim

Onlara kolayca verilen güçlerin beni es geçmesinin nasıl hissettirdiğini gösterebilmek isterdim.

 *      *      *

Cehennem Zindanı

100 kattan oluşan büyük bir labirentti ve 8 Büyük Zindandan biri olarak anılıyordu. Ne kadar aşağı inersen, canavarlar o kadar güçlenirdi. Yine de bu zindan askerler ve maceracılar arasında oldukça popülerdi. Çünkü zindanda canavarların gücünü zindan katına göre ölçebilirdin ve bununla birlikte buradaki canavarlar vahşi yaratıklardan daha kaliteli sihir taşlarına sahiptiler.

Sihirli taş bir yaratığın çekirdeğidir ve onların güç kaynağıdır. Daha büyük ve kaliteli taş demek daha güçlü bir canavar demekti. Bu taşlar tamamlanmamış büyü formülleri yapmak için kullanılırdı. Büyü formasyonları büyü çizebilir fakat onlar büyü taşlarından yapılmış tozla da büyüyü çizebilir. Büyü taşı olmadan büyü alanı çizmek büyü gücünü 1/3 oranında azaltır.

Kısacası, güç büyülerini büyü taşları ile kullanmak daha etkiliydi. Ek olarak büyü taşları büyü eşyaları yapmak için gündelik hayatta da kullanılıyordu. Bu yüzden büyü taşları için çok fazla talep vardı. Hem askerler hem de siviller için gerekliydi.

Bu arada, yüksek kaliteli büyü taşlarına sahip güçlü canavarlar özel büyülere sahipti. Özel büyülerde, büyü ilahileri veya dairesi kullanmıyordu. Canavarlar büyük büyü çeşitliliği içeren büyüler kullanamazdı, fakat özel büyü daireleri ve kelimeleri de gerektirmezdi. Bu yüzden özel büyüye sahip canavarlar tehlikeliydi.

Öğrenciler Meld’ in önderliğinde şehre varmıştı, Horad, maceracıların zindana gitmeden önce kaldıkları yerdi. Öğrenciler krallık tarafından yönetilen bir handa eğitim yapmak için kalmışlardı. Hajime, uzun zamandır normal bir oda görmediğinden, direkt yatağa dalmıştı. Bütün odalar 2 kişi için tasarlanmış olsa da Hajime tek başına kalabileceği bir oda almıştı. O burada kaygısız olabilirdi. Kendisi yalnız değildi.

Ertesi gün zindana gireceklerdi. Şimdilik ilk 10 kata gideceklerdi. Eğer sadece bu kadar ise, Hajime gibi zayıf biri bile arka saflarda iyi olacaktı. Hajime hâlâ bir yük olduğu için özür dilemek istiyordu ama aynı zamanda şehirde bulunduğu memnundu…

Bir süre için Hajime kütüphaneden aldığı canavar referans kitabını okumaya başladı. Hâlâ saat geç değildi fakat o erken uyumayı seçti. Tam uyuklamak üzereyken, birisi kapısını tıklattı. Gecelere alışkın Hajime için hâlâ erken olsa bile, saat gece yarısıydı. Bu Hiyama mı? Hajime biraz endişe etmişti. Fakat sesi duyduğu anda rahatladı.

‘’Nagumo-kun, Hala uyanık mısın? Benim, Shirasaki. Seni biraz rahatsız edebilir miyim?’’

Ne? Bir an için dondu, ama sonra o kapıya doğru aceleyle yürüdü. Kilidi kaldırıp kapıyı açtı. O sırada Kaori orada kar-beyazı sabahlığı üstünde Hajime’nin önünde duruyordu.

‘’Ne?’’

‘’Eh?’’

Böyle bir sahne gördüğünde, Hajime beklenmedik bir şekilde Kansai lehçesini Tsukkomi’yle seslendirdi. Kaori suskundu çünkü o bunu tam duyamamıştı. Hajime hemen kendini toparlayıp Kaori’ye çok fazla bakmamaya çalıştı. Çok fazla ilgisi olmasa da o hala ergen bir çocuktu. Kaori’nin şu anki görünümü onun için biraz uyarıcı nitelikteydi.

‘’Iya,Bir şey yok. Eh, Ne oldu? Bana söyleyecek bir şeyin mi var ?’’

‘’Hayır, Sadece seninle konuşmak istedim. Seni rahatsız mı ediyorum?’’

‘’İçeri gel.’’

Büyük olasılıkla bunun yarınki yolculuk ile ilgili olduğunu düşündü, ama Kaori hızlıca düşüncelerini düşürdü. Kalkık gözleri çok patlayıcıydı. Bu süper etkili! O açık kapıyı fark etti ve içeri girdi.

‘’Tamam.’’

Dikkatli olmadan, odaya sevinçle girdi. Hajime ikisi içinde yeterli siyah çay poşetine benzeyen bir çay yaptı ve ona uzattıktan sonra karşısına oturdu.

‘’Teşekkürler.’

Kaori sunulan sahte çayı içti. Parlayan ay ışığı Kaori’nin üzerine düşüyordu. Ay ışığı onu siyah saçlarıyla beraber adeta bir melek gibi gösteriyordu. Hajime kızarmaya başladı.

Kaori gülmeye başladı. Hajime hızlıca utancını gizlemek için bir konuşma vurdu.

’Peki, ne hakkında konuşmak istemiştin? Yarın hakkında mı?’

Kaori , Hajime’ nin sorusuna başını salladı. “Bu zindandaki gezi hakkında. Senin burada kalmanı istiyorum. Eğitmenleri ben ikna edip herkese söyleyeceğim. Bu yüzden lütfen!’’

Kaori yalvararak eğildi. Hajime donakaldı. Yük bile olsa, bu kadarı onun için bile fazla değil miydi?

‘Bir yük olduğumu biliyorum… Ama burada olduğumdan oturmak gibi bir şeyin benim için mümkün olacağını sanmıyorum.’’

‘’Yanılıyorsun. Sana bir yüksün demeye çalışmıyorum.’’

Kaori yanlış anlaşılmayı düzeltmeye çalıştı. Hızlıca elini göğsüne getirdi ve derin bir nefes alarak özür diledi.

‘’İçimde kötü bir his var. Uyuduğumda seni rüyamda gördüm. Seni çağırdığımda fark etmedin, seni kovaladığımda sana yetişemedim. Sonunda…’’
O devamını söylemeye korkmuştu.

‘’Sonunda?’’

Sarsılarak, Kaori başını kaldırdı. Hajimeye baktı ve dudaklarını ısırarak;
‘’Sen kayboldun.’’

‘’Anladım.’’

Onlar bir süre sessizce oturdular. Hajime Kaori’ ye baktı. Bu gerçek kötü bir rüyaydı fakat sadece bir rüyaydı. Hajime ne olursa olsun zindana gitmek zorundaydı. Bu yüzden nazikçe konuşmaya başladı.

‘’Rüya rüyadır, Shirasaki-san. Bu sefer Meld ve diğer şövalyeler de bizimle beraber. Kouki gibi bir sürü güçlü kişi bizimle geliyor. Ben zayıfım. Bu yüzden rüyanda beni görmüşsündür.’’

Kaori endişeli bir ifadeyle Hajime’ye baktı.
‘’Yine de.. Yine de… Ben hala endişeliyim.’’

‘’O zaman.’’
Hajime utanarak Kaori’nin gözlerine baktı.

‘’Beni korur musun?’’

‘’Eh?’’

O ne dediğinin farkında olmadan bir kıza bunu söylediğinden utanmıştı. Yüzü kırmızı olmuştu. Kaori de durumu anlamıştı.
Sen bir şifacısın, değil mi Shirasaki-san? Şifacı olmak için doğuştan bir yeteneğin var. Nasıl bir yara olursa olsun tedavi edebilirsin. Bu güçle beni korur musun? Eğer kabul edersen ben iyi olacağıma inanıyorum.”

Bir süre için birbirlerine baktılar. Kaori gülmeye başlayınca bakışmalar ve sessizlik kesildi.
‘’Sen asla değişmiyorsun, Nagumo-kun.’’
‘’?’’
Hajime Kaori’ye şüpheli bir ifadeyle baktı. Kaori onun bu ifadesine güldü.
‘’Nagumo-kun,sen ilk tanıştığımız zamanın lise olduğunu düşünüyor olabilirsin. Ben seni ortaokulun 2. Senesinden beri tanıyorum.’’

Bu sözler Hajime’ yi şok etti. O hızla anılarını tekrarladı ve kafasından araştırdı. Fakat Hajime tanıştıklarını hiç hatırlamadı. Hajime bu duruma inledi ve bu Kaori’ nin gülmesine neden oldu.

‘’Bu tek taraflı bir görüşme sayılırdı. Seni ilk gördüğümde sen Dogeza (Eğilerek veya oturarak boyun eğmek) pozisyonundaydın. Bu yüzden beni görmedin.
‘’Do-Dogeza!?’’

Neden öyle bir zamanda onu görmüştü? Vücudu tekrar kıvranmıştı, âmâ bu seferki farklı bir nedendendi. Nerede ve ne zaman Kaori onu öyle bir pozisyonda görmüştü? Çılgınca anılarını taradı. Kaori Hajime’nin yaptığı komik yüz ifadelerine bakarak kıkırdayarak güldü.

Sen serseri kişiler ile çevrilmiştin ve onlar sana ne yaparlarsa yapsınlar durmadın.

‘’Böyle çirkin bir manzara gösterdim…’’
Hajime utançtan ölecek gibiydi. Chuunibyou zamanını görseydi gerçekten ölecekti. O zamanlar onun en karanlık ve utanç dolu zamanlarıydı. Fakat Kaori ona nazik bir bakış attı.

‘’Hayır, Bu çirkin değildi. Ben seni böyle görünce senin güçlü ve nazik bir kişi olduğunu düşündüm.’’

‘’Ha?’’

Hajime duyduğuna inanamadı. Bu herhangi birinin diyeceği türden bir şey değildi. Belki Shirasaki-san’ın özel bir fetişi vardı. Hajime böyle bir şey düşünmenin kaba olacağını hissetti.

‘’Demek istediğim, Nagumo-kun. Sen bunu bir büyük anne ve torunu için yapmıştın.

O bunu söylediğinde Hajime sonunda hatırlamıştı. Ortaokul yıllarında böyle bir kaza olmuştu.

Küçük bir çocuk yanlışlıkla serserilerin üstüne Takoyaki dökmüştü. Küçük çocuk ağlamaya başlamıştı çünkü serseriler çocuğun büyük annesine saldırmıştı. Büyükanne korkmuştu ve zor bir durumdaydı.

Şans eseri Hajime oradan geçiyordu. Serseriler özürleri için para istediklerinde büyük anne cüzdanını çıkarıyordu. Hajime hiç dövüşmemişti. Bu yüzden hiç uğraşmadan yardım için Dogeza yapmıştı. Orada herkesin ortasında Dogeza utanç verici idi. Serseriler ayrıldığında Hajime koşarak uzaklaşmıştı.

‘’Güçlü insanlar şiddet ile bunu çözerdi. Kouki onları dövebilirdi. Fakat güçlü olmasa da yardımsever insanlar benim gözümden daha üstün. Ben orada dona kaldım ve sadece yardım çağırabildim. Fakat sen o büyükanne ve toruna yardım edebildin.’’

‘’Shirasaki-san…’’

‘’Bu yüzden senin tanıdığım en güçlü kişi olduğuna inanıyorum. Seni lisede gördüğümde çok mutlu olmuştum. Senin gibi olmak ve seni tanımak istemiştim. Fakat sen hep uyudun.”

‘’Ahaha,Üzgünüm.’’
Hajime Kaori’nin neden onunla etkileşim içinde olduğunu öğrenince utanmıştı. Hajime gülmüştü.

‘’Bu nedenle biraz tedirgin olduğumdan zindanda serserilere karşı yaptığın gibi çılgınca bir şey yapmamanı istiyorum.

Kaori kararlı bir ifadeyle Hajimeye baktı.
‘’Nagumo-kun seni koruyacağım.’
Hajime onun kararlılığını kabul etti. Ona doğru baktı ve başını salladı

‘’Teşekkürler.’’
Hajime güldü. Erkek ve kadın rolü tersine dönmüştü. Şüphesiz Kaori kahramanı, Hajime güçsüz küçük hanımı oynuyordu. O bu garip duruma gülmeden edemedi.

Onlar birkaç dakika daha sohbet ettiler, Daha sonra Kaori odasına döndü. Hajime kendini yatağa attı ve bu becerisizliğinden kurtulmak için düşündü. O başkalarına bağlı olmak istemiyordu. Hajime aklında bir dolu düşünce ile uykuya daldı.

*        *       *

Kimse Kaori Hajime’nin odasından çıkarken onları izleyen adamı fark etmedi. Bu kişinin yüzünde çirkin ve çarpık bir ifadeye vardı.


 

Önceki Bölüm                                                                                          Sonraki Bölüm

Arifureta Shokugyou de Sekai Saikyou 4.bölüm Ay Işığı altında Bir Konuşma” üzerine 6 yorum

Yorum bırakın